TÜRK ORDUSU KATAR’A SATILDI DİYENİN KİMLİĞİ SORUNLUDUR!
Habertürk TV’deki tartışma proğramında konuşan CHP milletvekili li Mahir Başarır öyle bir söz söyledi ki; ben dahil ekran başındaki milyonlarca izleyici apışıp kaldık. Neydi o söz; Cumhuriyet tarihinde ilk kez “Devletin ordusu Katar’a satıldı dedi. Diğer iki konuşmacı şiddetle tepki gösterirken İ:P Genel Başkan Yardımcısı başı öne vaziyette dakikalarca suskun kaldı. Gerçi konuşması sırasında ne kadar milliyetçi-Atatürk’çü olduğunu bas bas bağırarak anlatmıştı. Moderatör baktı olacak gibi değil, sözünü geri al demesine rağmen dediğinde ısrarcı oldu. Neymiş; Tank palet fabrikası Katar’lılara satılmış mış. Burada bu konu hakkında uzun uzadıya yazacak değilim. Yalnız tarihten bir alıntı yapayım. Mustafa Kemal Atatürk 1925 yılında Kayseri’de Alman Junker firmasıyla ortak uçak fabrikasını kurdu. Ali Mahir Başarır, Türk ordusunu Atatürk Almanya’ya satmış diyebilirmisin. Diyemezsin ama bu şekilde demiş olmuyormusun. Düne kadar ordumuz için Mustafa Kemal’in ordusu diyenlere ne oldu ki, satıldı iftirasını atıyorlar. Çünkü ordumuz asli görevine döndü, yani dış güvenlik konusu onun görevi.. K.Suriye’de, K.Irak’ta, D.Akdeniz’de, Libya’da ülkemizin çıkarlarını savunuyor. Artık ABD’nin çocuklarını içinde barındırmıyor, hepsini temizledi ve temizlemeye devam ediyor. Bundan Fetö’cüler, PKK’lılar ve dışardaki rakiplerimizin rahatsız olmasını karşılarım ama Ana Muhalefet Partisinin genel başkanını ve sözcülerini anlamakta zorlanıyorum. Freni patlamış kamyon gibi yokuş aşağı son hızla gidiyor, giderken de sağı solu mahvediyor. Türk Ordusu Katar’a Satılmış Diyenin Kimliği Sorunludur. Ya aklı başında değildir, ya da birileri adına görev yapıyordur.
YUNAN BASINI YANDAŞ BASIN OLURSA
Libya’ya yardım götüren Türk Ticaret gemisi Roseline Akdeniz’de yasadışı bir şekilde Yunan, Alman ve İtalya ortaklığınca durdurularak 16 saat boyunca arandı. Ticaret gemileri uluslar arası sularda izinsiz aranamaz. Ya kaptan izin verecek, ya da gemideki bayrağın sahibi olan ülke. Bu izin verilmiyor, zorla gemiye çıkıyorlar ama aradıklarını(Silah vs.) bulamıyorlar. Aynı Mit Tırları’na yaptıklarını yapıp, 10-11 Aralık’ta yapılacak AB toplantısında Türkiye’yi mahkum etmekti niyetleri, fakat niyetleri kursaklarında kaldı. Ekranlarda tüm Amiral Doç.Dr. Cihat Yaycı’yı dinledim. Hani Mavi Vatan’ın mucidi olan kişi. Konuyu öğrenmek isteyenlere duyururum. En son dediğini duyunca olayın vehameti ortaya çıktı. “Eğer gemide silah, teçhizat gibi malzemeler bulunsaydı, Türkiye Avrupa Adalet Divanı’nda yargılanır, hatta Türkiye’ye askeri müdahale yapılması bile söz konusu olabilir” dedi. %100 bu konuda Türkiye haklı olmasına karşın Kılıçdaroğlu doğrudan Türkiye’yi ve Erdoğan’ı suçlayarak Yunanistan Basını’nda sözleri manşet olmuş. Ne diyelim tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş.
Günlerdir kamuoyunda CHP’de yaşanan kadın taciz ve tecavüz hikayeleri konuşuluyor. Bunları CHP’li kadınlar deşifre ediyorlar. Benim derdim kim kime ne yaptığı olamaz. Bu konuda parti yöneticilerinin duyarsız ve kamuoyundan saklamaları. Hatta bir kadın olan İstanbul İl başkanı Canan Kaftancıoğlu olayların üzerine gitmesi gerekirken maalesef olayı görmezlikten ve üzerini örtmek için çaba gösteriyor.İşin en acıklı yani partili kadınlardan, partili kadın milletvekillerinden ve hatta kadın konusunda ahkam kesen kadın örgütlerinden ses çıkmıyor.
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ MÜ?.
Eline mikrofon alan, eline kalem alan yazar çizer takımı söze başlarken bismilla der demez, basın özgürlüğünden bahseder ve ağzına ne gelirse söyler haklı olarak. Çünkü haberalma gerçekten çok önemlidir.Demokrasinin olmazsa olmaz koşullarındandır. Genellikle iktidarda olanlardan basın özgürlüğü konusunda şikayetçi olunur. Gerçi bu çizgi o kadar incedir ki; eleştiriye evet, hakarete hayır. Adam ağız dolusu küfür ve hakaret ediyor, kardeşim basın özgürlüğü yokmu diyor. Bazen de olmayan haberi var gibi gösteriyor. Bir çok örnek var ama biri ulusal çapta, diğeri de yerel çapta. Karanlık bir sitede büyük puntolarla manşet atılmış. “İmamoğlu’na suikast”, klasik olarak her zaman önemli kişileri uyarmak adına emniyetin bilgilendirdiği bir yazışma, hatta gizlilik kaydını da koyarak. Böyle bir olay olmadığı halde varmış gibi göstermekle toplumu germek, kaos çıkarmak ve kargaşa yaratmak hangi basın özgürlüğüne girer.
Boğaziçi Belediye Başkanı İbrahim Ercan Çarşamba günü yaptırdığı test sonucu pozitif çıkınca izole altına alınıyor. Bu haber bir yerel TV kanalında İbrahim Ercan yoğun bakımda tedavi görüyor diye yayınlanıyor. İnsan bu haber doğrumu değil mi diye araştırılmaz mı?. Öğrencim de olan başkanı geçmiş olsun diye aradığımda bu konudan çok rahatsız olmuş. ‘80’li yaşlarında olan annem ve babam bu haberi dinleselerdi acaba neler yaşarlardı, korkum onların zor durumda kalmalarıydı’ iyi ki haberleri olmamış. Bu tür haberleri vermenin neresi basın özgürlüğü söylermisiniz bana, lütfen dikkat, dikkat,dikkat!
Kalın Sağlıcakla.