Mehmet AKBACAK


TAKKE DÜŞTÜ KEL GÖRÜNDÜ!


 

        TAKKE DÜŞTÜ KEL GÖRÜNDÜ!

      Her Pazartesi ve  Cuma günleri İstiklal Marşı söyleminden önce genelde tüm okul müdürleri öğrencileri motive etmek için veya kurallara uymaları konusunda nutuk çekerler. Konuşmasını da öğrencilere, bu okulun öğrencisi olmak bir şereftir, siz diğerlerinden farklısınız, bu nedenle okulumuzun şerefini ayaklar altına alacak davranışlardan kaçının diyerek sonlandırırlar. Tören bittikten sonra öğrencilerde diğer okulların öğrencilerini küçük gören davranışlar sergilediklerine şahid olmuşumdur, hatta bu nedenle uyarma gereği duymuşumdur.

    Neden böyle bir giriş yaptım. Bir ayı aşkın Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan rektör konusuna odaklandık. Bugüne kadar bir sürü rektör atanması karşısında tek bir söz söylenmezken, Boğaziçi olunca kıyameti kopardılar. Neymiş; Boğaziçi’nin kendine özgü bir geleneği varmış. Bu geleneğe göre rektör olacak kişinin burada öğrenci olması gerekirmiş. Master ve Doktora yapmış olması bile yetmezmiş. Bunu söyleyenlere bakarsınız özgürlükçü, eşitlikçi, ayrımcılığa karşı olma gibi özelliklere sahip olan bir kurummuş gibi göstermelerine bakmayın. Geçen akşam bir TV proğramında araştırmacı Mustafa Şen Boğaziçi’nde eğitim gördüğü yıllarda yaşadığı çarpıklıkları teker teker açıklayınca üniversitenin hiç de özgürlükçü bir yapıya sahip olmadığını ortaya seriverdi. Kimse de ağzını açıp bir şey söyleyemedi.

        Ben de dört yıl İstanbul Üniversite’sinde öğrenci oldum. Bir günden bir güne ne dekanı gördüm, ne rektörü gördüm. Öğrencinin   dekanla, rektörle bir işi olmaz.Tamamen idari bir faaliyettir. Ama yine de rektör ve Dekan atamaları karşısında protesto yapabilir, dernekleri ve kulüpleriyle görüşlerini belirtebilirler. Buna kimse bir şey diyemez. Yalnız bu tür gösteriler provokasyona açıktır. Araya sızanların“Katil Polis” gibi sloganlarla, polis arabalarını tekmelemelerine, polise taş atmalarının önüne nasıl geçeceksiniz. Zorunlu olarak polis müdahale edecektir. Bu sefer de memleket evlatları dövülüyor diye provokatörleri de korumuş olmuyor musunuz?. Araya PKK, DHKP-C, TKP ML gibi örgüt militanlarının girmesiyle olayın rengi değişti. Bremen mızıkacıları gibi ABD’den, Yunanistan’dan ve AB ülkelerinden Türkiye’yi suçlayan açıklamaların gelmesiyle, BOĞAZİÇİ DAYANIŞMASI adı verilen gurubun kamuoyuna açıkladığı basın bildirisinde; Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılması, belediyelere atanan kayyumların görevden alınması isteklerini okuyunca; tamam mesele anlaşıldı. Daha evvel söylemiştik esas mesele rektör değil diye, bu açıklamayla bizleri haklı çıkardılar. Anlayacağınız takke düştü kel göründü.

            HEMEN BALIKLAMA ATLADILAR

      İçişleri Bakanı Süleyman Soylu TV’de yaptığı açıklamada 15 Temmuz darbesini Fetö yapmadı. O bir maşadır, arkasındaki güç ABD’dir. Onlar bu işin peşini bırakmazlar ama Türkiye eski Türkiye değil, sözlerinden Fetö darbe yapmadı sözünü alarak Fetö’yü temize çıkarmaya kalktılar. Sosyal medyada dolaşıma sokunca muhalefet de bunun üzerine balıklama atladı. Koskoca Ana muhalefet Partisi’nin Gurup Başkan Vekili Engin Özkoç; darbeyi Fetö yapmamış zaten biz kontrollü darbe diyorduk diye basına açıklama yapıverdi. İnsan göz göre göre bu konuşmayı nasıl çarpıtır, seçmeni ahmak mı zannediyorlar. Algı yapıyoruz derken duvara tosluyorlar, işleri güçleri yalan dolan…

                      YÜRÜ MUHARREM YÜRÜ

      2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kılıçdaroğlu Muharrem İnce’yi aday gösterirken ‘Gel bakalım Muharrem’ diye anons edince eyvah demiştim. Seçimi kaybeden İnce bir söyleşisinde; zaten ben seçimi ‘Gel Muharrem’ sözüyle kaybetmiştim demişti. O tarihten bu yana Muharrem İnce CHP içinde şeytanlaştırıldı, dışlandı ve en son kurultayda tuvaletin önüne oturtularak senin yerin burası mesajı verilmişti.

       8.Şubat günü basına yaptığı açıklamayla da 42 yıllık partisinden istifa etti. İstifası aslında bireysel bir çıkış gibi görünse de, açıklamalarına bakınca uzun zamandır yaşanan partideki huzursuzluğun nedenlerini ortaya çıkarmış oldu. Kısaca partide etkin konuma gelen Fetö’cülerle, Sorozcularla, Biden’dan demokrasi dilenenlerle, ne işimiz var Libya’da diyenlerle, Azerbaycan’a maalesef yardım edildi diyenlerle, Atatürk’e kefere diyenlerle, Mustafa Kemal Atatürk diyemiyenlerle, 50 yıl CHP’ye küfredip bugün  sahte CHP’li olanlarla yollarımı ayırıyorum diyerek CHP yönetimini suçlayarak yeni bir yola girmiş oldu. Gel bakalım Muharrem’den yürü bakalım Muharrem’e gidiş, Türkiye siyasetine hayırlı olsun. Muharrem İnce’yi iktidar ağzıyla konuşuyor diye suçluyorlar. Yöneticiler bir bakıma iyi ki gitti diye sevinebilirler ama CHP seçmeni getirilen eleştirileri akıl süzgecinden geçirip öyle karar versinler.

Kalın Sağlıcakla.