Ahmet Ali CANBAZ


CENAZE YEMEĞİ ve DÜĞÜNLERİMİZ

Günümüzde biz Müslümanları ilgilendiren, cenaze sahiplerinin yemek verme konusunu ve düğün işlerini işlemek istedim!..


CENAZE YEMEĞİ ve DÜĞÜNLERİMİZ

Günümüzde biz Müslümanları ilgilendiren, cenaze sahiplerinin yemek verme konusunu ve düğün işlerini işlemek istedim!..

İslami toplumlarda; gerekli olan işlerin kesinlikle yapılmasını gerektiren fiillere Farz-I Kifaye denir. Bunlardan Cenazeyi yıkamak, kefenlemek, cenaze namazı kılmak ve gömmek farz-ı Kifayedir. Farz-ı Kifaye Müslümanlardan lüzumlu kadar kimse tarafından yapılınca diğerlerinin sorumluluktan kurtulduğu farzdır.

Bundan 20-25 yıl önce cenazelere, yemekler komşu evlerden gelirdi. (Peygamber efendimizin sünnetleri) Bir tepsi hanımlar, bir tepside erkekler, tarafına gönderilirdi.

İmam-ı Kurtubî tefsirinde;

"Cenazeyi defnettikten sonra eve gelip de sesli ağlamaya devam etmek, sonra da yemek ve tatlı yedirmek cahiliye âdetlerindendir. Müslümana ise, cahiliye âdetlerine tâbi olmak yakışmaz."

Cerir b. Abdullah şöyle demiştir; Ölü evine cenaze ve taziye için köylerden ve uzak yerlerden gelenler olur ve ölü evinde gecelemeleri gerekirse o takdirde onlara komşular tarafından yemek yapılabilir.

Nasıl olduysa geçmişte birileri çıkıp "Cenazemin yemeğini ben vereceğim" demiş, o günden beri bir yarıştır gidiyor, o verdi bende vereceğim yarışı..

Müftülüklere insanlarımız, dine ters bu işe, bir çare çözüm bulunması için hissiyatlarını iletmektedirler.

Cenaze yemeği verebilmek için faizle Kredi çeken, borçlanan, hatta bazı köylerde inek - koyun satan bile olduğu haberleri bizimle de paylaşılmaktadır...

Mütevazi bir yemeğin maliyeti 20 bin 30 bin gibi fiyatları bulmaktadır. Soruyorum; böyle bir yemeği her komşumuzun verebilmesi mümkün müdür?

Resulullah (sav); Mute şehidi Cafer (ra) için : " Cafer'in ev halkına yemek hazırlayınız. Çünkü onların başına kendilerini meşgul eden bir iş gelmiştir."

Hadisi şerif'llere rağmen, günümüz Müslümanları, cenaze evlerini neredeyse, panayır ve şenlik evine dönüştürmüş durumdadırlar..

Geçtiğimiz günlerde cenaze defni sonrası bir cenaze yemeğine çağrıldım. Kuytu bir yere oturdum. "Yemekte olup bitenleri hayretler içinde dinleme ve seyretme imkanı buldum."

Sonra…

O sofrada taziye ve dua da bulunmak dan daha çok, (Yemek hakkında menfi ulu orta "farkında olmayarak" konuşmalarını dinledim.)

İrkildim...

"Yemekler buz gibi olmuş" diyenler..

"Kim pişirdi bunları" diye söylenenler..

"Pilav kuru olmuş" serdenişleri..

"Etsiz yemekte olur mu" diye gürleyenleri..

"Tuzu gönder arkadaşım" naraları...

"Çay var mı" Cenaze sahiplerine...

Bunları ve benzer konuşmaları şaşkınlıkla gözlemledim...

Burda kimseyi suçlamak veya yermek niyetiyle söylemiyorum. O insanlar acı üzüntü bir çıkmaz içerisinde kıvranırken, bize düşen onların yükünü hafifletmek, dertlerine ortak olmaktır. ONLARDAN HİZMET BEKLEMEK DEĞİL, HİZMET VERMEKTİR.

Farkında olmadan böyle acılı ortamlarda, bizlerde mutlaka densizlik yapmışızdır.

Günümüzde hayat şartları maddi manevi zorlaştı. "Sünnetten uzak" Adet haline gelen bu yükleri herkesin kaldırabilmesi mümkün değildir..

Bazı köy ve şehirlerde çatır kurulması, Kur'an okunması, burada komşuların gelenlere ikramda bulunması, sünnete uygun bir durumdur..

Gelen misafirlere; ölü evinden yemek hazırlanması, yemek verilmesi hoş olmayan, kerih, çirkin bir davranıştır. Çünkü, ölü sahibi; acısı ile, sıkıntısı ile baş başa iken, bir de gelen misafirleri doyurmak, yemek dökme telaşesi sünnete uygun bir tutum değildir.

Bir tarafta Ölünün yakınlarının, elalem ne der kaygısı gibi mahalle baskısına maruz kalarak, cenazeye kaç kişinin geleceğini de bilmeden kıt kaynaklarla yemek telaşına düşmesi, üstelik bunu ölüsünün hayrı olarak düşünmesi Kabul edilemez.

Sanki, ölü evleri panayır yerleri gibi, maşallah (!) çaylar kaynamakta, yemekler hazırlanmakta ve herkes orada KUR'AN yerine; İKRAM gözlemektedir.

Hal böyle iken;

Ölü sahibi, derdini, acısını, sıkıntısını, yasını, bürokratik işlerini unutmuş, gelen misafirlere, taziyecilere hizmet etmekle meşguldür..

Sonuç olarak;

Halkımızın da büyük çoğunluğu aynı görüşte olmalarına rağmen, (tepki alırız, toplumdan dışlanırız vs. düşüncesiyle) görüş belirtmekten çekmektedirler.. Gelin; bu "bid'at külfet gelenekten"(!) kurtulalım...

Çankırı Orta (Kanlıca) mahallemize gelince;?

Bizim Kanlıca mahallemizde cenazelerimizin çoğu büyük şehirlerden gelmektedir. Bugün hemen hemen herkesin Toki'de ve merkezde yaz, kış kaloriferli evleri bulunmaktadır. Az sayıda misafir ve yeri olmayanlar için çalışma yapılabilir.

1-Bu tür işleri "Derneklerimiz" takip

edebilir.

2-Dügün işlerinin birbiriyle çatışmaması için, önceden derneğe bildirilip tarihsel sıraya konabilir. (3-5 düğün bazen tarih ve saat olarak üst üste geldiği oluyor.)

3-Düğün davetiyeleri "SMS veya WATSAP" yoluyla dernek tarafından yayınlanırsa, hemşerilerimiz maddi, manevi şehir trafiği ve kart külfetinden de kurtulmuş olurlar. (Bunun yerine belli bir ödeme derneğe yapılarak, derneğin yükü de hafifletilmiş olur.)

4- Dernek yönetimi adına her düğüne iştirak edilerek, evlenen gençlerimize "Kur’an-I Kerim ve Türk Bayrağı" hediye etme, adet haline getirilmelidir. (Kayıtlı üyeler için)

5- Yine düğün sahiplerinden delikanlı parası adı altında, dernek adına dernek tüzüğünde değişiklik yapılarak, (kayıt altına alınarak,) delikanlı parası tahsil edilmelidir..

6-Dernek aidatlarının düzenli ve makul bir fiyat belirlenerek toplanabilmesi için çalışmalar yapılmalıdır.. (Dernekler ancak kasalarında para varsa hizmet edebilirler.) Böylece derneğin yükü de bir kaç vefalı insanın omuzlarına yüklenmemiş olacaktır...

7- Cenaze sahipleri güçleri (aidat harici) nispetinde derneğe bağışta bulunabilirler. ( İsteyen cenaze sahipleri daha sonra İstanbul, köy veya başka yerde yemek verebilir, cenaze adına isterse her türlü hayır yardımında da bulunabilirler.)

8-İstanbul'dan köye cenazeye veya başka bir etkinlik için gidecek olanların, yemek- araba gibi işlerine Dernekler öncülük yapabilirler..

9-Cenazeye gidecek araba işleri, dernekler vasıtasıyla "sayıya göre" organize edilebilir, böylece Araba ve yemeklerde o sayıya göre hazırlanmış, maliyet aşağı çekilmiş, Cenaze sahipleri de bu külfetten kurtulmuş olurlar...

10-İstanbul'dan gelen arabaya herkes koltuk parasını öder. Dernek önceden sayı belirlerse, Fiat daha da aşağı çekilmiş olur. (Bu konuda belediyelerden de araç istenmelidir.) Sayı az olursa araba tutmaya da gerek kalmayacaktır.

11-Yemekler illaki "etli sıcak sulu" olacak diye bir durumda yok. Bu bir "Cenaze" piknik, düğün değil, Pide ayran şeklinde de ikramlar olabilir.

12-Bu konularda Belediyelerle işbirliği yapılarak farklı çareler de sunmak mümkün olabilir..

13-Kanlıca'daki derneğimizin alt arka kısmı, yarıdan bölünerek, sedir oturma yerleri yapılarak, soba da konularak, Birkaç battaniye bırakılır, evi parkı olmayan, uzaktan gelenler ve yabancı misafirler oturma, ısınma ve dinlenme imkanı elde etmiş olurlar.

14-Pekala "Köy odalarımız" aktif hale getirilerek, dışardan gelen yerli yabancı misafirlerin istirahat etmeleri için açılabilir. Önceden dizayn ve alt yapısı hazırlanan Odaların birinde bayan misafirler, diğerinde erkek misafirlerin kalması sağlanabilir..

15-Dernek odun ve kömürü gönüllü hayırseverler tarafından karşılanabilir. (köyler sahipsiz odundan geçilmiyor.)

16- Derneğe aidat ödemeyen ve kaydı olmayanların, dernek tarafından hiç bir işlerinin takip edilmeyeceği de tüzüğümüz de yer almalıdır.

Unutmayın bu bir maddi güç gösterme yarışı değil. Kur'an ve sünnete uyma, hayırda yarış görevidir.

Selam ve dua ile kalın...

Ahmet Ali Canbaz 27/09/2023

http://www.cerkesvuslathaber.com/.../cenaze-evi-yemek.../111