AHİLİK GELENEĞİNİN SON TEMSİLCİSİ SAATÇİ HAFIZ HAKKA YÜRÜDÜ

ÇERKEŞ'TE ZAMAN DURDU. Çerkeş’in en eski esnaflarından Saatçi Hafız Şükrü Karasu vefat etti.

Yaşam 22.12.2023 01:12:00 0
AHİLİK GELENEĞİNİN SON TEMSİLCİSİ  SAATÇİ HAFIZ HAKKA YÜRÜDÜ

Çerkeş’in en eski esnaflarından ahilik geleneğinin son temsilcisi Saatçi Hafız Şükrü Karasu vefat etti. 

İlçemizin sevilen ve sayılan isimlerinden, ilçemizin bir markası olan, herkes tarafından sevilen ahilik geleneğini yıllardır sürdüren Saatçi Hafız olarak tanınan Şükrü Karasu Ankara’da hayatını kaybetti.

Merhumun cenazesi Cuma namazına müteakip yıllarca müezzinlik yaptığı 4.Murat caminde kılınacaktır.

Çerkeş Vuslat Haber ailesi olarak Allah’tan rahmet, acılı ailesine ve tüm sevenlerine sabır diliyoruz.

 

ÇERKEŞ VUSLAT HABER OLARAK YAYINLAMIŞ OLDUĞUMUZ  YAZIYI BUGÜN SAATÇİ HAFIZ ŞÜKRÜ KARASU YENİDEN YAYINLIYORUM

VAKTİN USTASI SAATÇİ HAFIZ… ARTIK YOK…

1950’li yıllardan sonra ülkemizde sanayileşmenin ve hızlı iç göçlerin kaçınılmaz sonucu olarak; huzurun ve sükûnetin hâkim olduğu sakin şehirler bir bir yıkılıp, yerini kimliksiz kentlere bırakırken; modernliğin ağır ve tahripkâr saldırılarına uğramış; geleneksel çarşılar, renkler, tatlar, kokular, yüzlerce yılın imbiğinden süzülüp gelmiş olan kültürel değerler yok olmuş, yerini market zincirlerine, AVM kültürüne, fast food alışkanlıklarına bırakmıştır.

       

Elbette ilçemizde bu gelişmelerden nasibini ziyadesiyle aldı. Şairin söylediği gibi;

Artık şehrin urgan satılan çarşıları kenevir.
Kandil geceleri sokaklarımız buhur kokmuyor..
Delisi, velisi köşesine çekildi, görülmüyor.

        Zaman Çerkeş çarşısından birçok güzelliği aldı götürdü. Gelenekten yetişmiş, gözü gönlü tok, merhametli, cömert, kanaat ve rıza ehli, her biri nevi şahsına münhasır esnafımızı, sanatkârlarımızı bir bir yitiriyoruz. Renkler soluyor, sesler susuyor…

        Yüzlerce yıldır bu topraklarda Ahilik Geleneğini, kültürünü yaşatmış, kaybettiğimiz esnaflarımızı ve sanatkârlarımızı rahmet ve minnetle yâd ediyor, hayatta olanlara sağlıklı ve uzun ömürler diliyorum.

        2021 Ahi Evran yılı vesilesiyle geleneğin son temsilcilerinden, çarşımızın son renklerinden hiçbir engeli engel olarak tanımamış 88 yaşında Hâlâ Çarşıda esnaflık yapan, düzenli olarak saatçi dükkânını açan, müezzinlik ve saatçilik gibi zaman idrakinin önemini bizlere her gün hatırlatan iki güzel mesleğin duayeni ulu çınar saatçi Hafız Şükrü KARASU ile yaptığımız söyleşiyi sunuyorum.

 

M.KİRENDİBİ - Şükrü Hocam bize kendinizi tanıtır mısınız?

Ş.KARASU – Ben Çerkeş’in Dağlı köyünde 1933 yılında doğdum. 10-12 yaşlarıma kadar köyde kaldım. Daha sonra rahmetli babam Kur’an Kursunda okutmak için Çerkeş’e getirdi. Büyük deprem sonrasında her taraf yıkık dökük harabe haldeydi. Sultan Murad Camii yıkılmış, yerine baraka bir Camii yapılmıştı. Orada hafızlık eğitimine başladım. Yokluk yıllarıydı. Bir baraka kiraladık. Çok zor şartlar altında orada kalıyordum. O zaman ilçe müftüsü Koca Müftüden ders alıyordum. Sesim de güzeldi. 2 yıl kadar derslere devam ettim. (Hoca burada iç çekti yine zor yıllardı.) Yokluk çoktu diye devam etti.

M.KİRENDİBİ – Hafız amca bildiğim kadarıyla bundan sonra İstanbul’a gittin. Bu olay nasıl oldu?

Ş.KARASU – 15-16 yaşlarıma gelmiştim. Atak, heyecanlı bir gençtim. Ağabeylerimizden, diğer hocalardan hep İstanbul hikâyeleri dinliyordum. İstanbul hayalleri kurmaya başladım. İstanbul’da o zamanın meşhur hafızlardan ders almak istiyordum. Bu düşünce bende bir tutku, sevda haline geldi. Nihayet bir gün İstanbul’a kaçtım.        

M.KİRENDİBİ – Hocam kaçtım derken kimseye haber vermeden, Koca Müftüden izin almadan mı gittin?

Ş.KARASU –Evet kaçtım. (Hafız burada gözlerini kısarak gülüyor. Kaçtım diye tekrarlıyor.) O zaman Nuruosmaniye Camii’nin yanında hafızlık eğitimi veren yatılı medreseler vardı. Oraya gittim. Medresenin meşhur hafızlarından Hasan AKKUŞ’un yanına gittim. Okumak istediğimi burada kalmak istediğimi söyledim. Hasan AKKUŞ: İyi gelmişsin hoş gelmişsin ama evladım bizim burada kalacak yerimiz yok dedi.  Çok telaşlandım, korktum. O zaman İstanbul’a gidip gelmek çok zor. Hocam dedim: Ben uzaklardan Çerkeş’ten geliyorum beni geri yollama, sen bilirsin diye yalvardım. Hoca baktı halime acıdı… Orada çok küçük çilehane gibi daracık bir oda var burada kalabilir misin dedi. Kalırım hocam dedim. Böylece bizim İstanbul hikâyesi başladı.

M.KİRENDİBİ – İstanbul’da ne kadar kaldın, neler yaptın, günler nasıl geçti?

Ş.KARASU –Hafızlık hocamız Hasan Akkuş’tu. Bunun yanında fıkıh, kelam ve hadis dersleri de alırdık. Abdurrahman GÜRSES ve Saadettin KAYNAK’tan da dersler aldım. Saadettin KAYNAK bize musiki dersleri verdi. Ders olmadığı zamanlar da arkadaşlarla İstanbul’u gezerdik. Bir gün Kumkapı’da denize giriyorduk, kayık kiraladık. Hepimizde çok genciz. Kayıkla gezerken arkadaşlar birbirleriyle itişip kakışmaya başladı. Denizin ortasında kayık devrildi. Hepimiz düştük. Çok şükür hiçbir şey olmadı. Sağ salim karaya çıktık. Nihayetinde 8 kişi hafızlık eğitimini bitirerek mezun olduk. Cemiyet bizi Çemberlitaş’a götürdü. Toplu olarak fotoğraf çekildik. Tören yapıldı ve diplomalarımızı aldık.

M.KİRENDİBİ – Peki sayın hocam mezun oldun, eğitim bitti. İstanbul’da kalmaya devam ettin mi?

Ş.KARASU –Hafızlık bitirme belgesini aldıktan sonra hocamın yanına gittim. Saadettin KAYNAK’ta oradaydı. Hocam izin verirseniz ben artık köyüme gideceğim dedim. Oğlum gitme, gidipte ne yapacaksın, seni bir yere yerleştiririz dedi. Ben ısrar edince, biraz kızdı ama yine de tamam git dedi. Sonra köye geldim. O zamanlar köylerde şimdi ki gibi kadrolu imam olmazdı. Kışlık imam tutarlardı. Bir kış kendi köyümde imamlık yaptım. Sonra Kızıllarlı Kamil Çavuş beni köye çağırdı. Bir sene de Kızıllar(Aydınlar) köyünde imamlık yaptım.

M.KİRENDİBİ – Hocam daha sonra Ankara günleri başlıyor. Bu hikâyeden bahseder misin?

Ş.KARASU –Köylerde böyle kışlık imamlık yaparken bir arkadaşım gel seninle Ankara’ya gidip çalışalım, para kazanalım, taş yontmaya gidelim dedi. Arkadaşıma ben taş yontmayı bilmem dedim. Ben sana öğretirim dedi. Böylece kaldırımlardaki bordür taşlarını yontmaya Ankara’ya gittik. Uzunyoldan bir ev tuttuk. Murç, Madırga, Keski vs. aldık işe başladık. Metre hesabı taş yontuyorduk. İş yerimiz Yenimahalle’de idi. O zamanlar memlekete gelmek gitmek haber almak çok zordu. Akşamları iş dönüşü Çankırı kapıdaki Çerkeş kahvesine uğrar hemşerilerimizle sıla hasreti giderirdik. Çankırı kapı bütün Çerkeşlilerin uğrak yeriydi. Otobüsler oradan kalkardı. Orada arkadaşlar oyun oynarlardı. Gençlik değil mi. Bende kâğıt oynamaya başladım. İş dönüşü kahveye uğrar, oradan da bekâr evimize giderdik. Tek gözlü odamızda gaz ocağımızı yakar, ekseri makarna ve bulgur pilavı Allah ne verdiyse yerdik. Orada uzun süre çalıştık. Yenimahalle de bordür taşı yontma işi bitince o zaman Maltepe Camii yeni yapılıyordu. Orada taş işi bulduk. Maltepe camiinin taşlarını kesip yonttum. Namaz vakti gelince orada ezan okur, işçilere namaz kıldırırdım. Bana dediler ki: Sen çalışma bizim ezanımızı oku, namazımızı kıldır. Ben yine de taş yontmaya devam ettim. Güçlü kuvvetli ve işimi severdim. Taş yontmaya, kesmeye devam ettim. Şimdi oradan geçerken o gençlik günleri, hatıralar gözlerimde canlanıyor. Orada çok emeğim var. Hem de ayda 150 lira alırdık. Para kıymetliydi, güzel günlerdi.

M.KİRENDİBİ – Çerkeş’e ne zaman döndünüz? Müezzinliğe başlamanız nasıl oldu?

Ş.KARASU –O yılı hiç unutmam 1957 yılıydı. Çerkeş’te Sultan Murad Camii için müezzinlik sınavı açılmıştı. Önce gidip gitmemekte tereddüt ettim. Artık kararımı verdim gidecektim. Arkadaşlarımla vedalaştım. Takımlarımı teslim edip, Çerkeş’e döndüm. İstanbul’a izin almadan kaçtığım için Koca müftüden de çekiniyordum. Odasına girdim kitap okuyordu. Devamlı da okurdu. Dilekçeyi uzattım. Gök gözlü, sert bakışlı, yiğit bir adamdı. Dilekçeyi okudu, yüzüme baktı. Ne tepki verecek diye başımı öne eğdim, bekliyorum. Ayağa kalktı elindeki kitabı kafama vuru vuruverdi. Bir taraftan seni hain, seni hain diye söyleniyordu. Sen Çankırı kapıda kumar oyna sonra gel ben müezzin olacağım de ha! Diye konuşuyordu. Nihayet öfkesi biraz aydı. Kulağımdan tuttu şefkatli bir sesle: Şükrü oğlum sen kumar mı oynadın? Oynamadım hocam. Oynadın oğlum oynadın diye diye kulağımı biraz daha büktükten sonra bıraktı.  Dilekçeyi aldı. Sözü uzatmayalım üç kişi imtihana girdik ve ben kazandım. Böylece Sultan Murat camiinde 1957 yılında ücretli olarak müezzinliğe başladım.

M.KİRENDİBİ –Hocam senin bir de ayakkabı tamirciliğin var. Bu mesleğe nasıl başladın?

Ş.KARASU – Depremden sonra her yer yıkılmıştı. Kale önünde baraka dükkânlar vardı. Çoğu eski tamir eden; terzi, kunduracı, bakırcı gibi el sanatları. Camiden çıkınca Sopacıgilin Musafa’nın ayakkabı tamir dükkânı vardı. Onun yanına gider otururdum. Bir gün bana; sana bu dükkânı devredeyim sen bu işi yaparsın dedi. Bende dükkânı malzemeleriyle birlikte 10 liraya aldım. Böylece ayakkabı tamirciliğine başladım. Fakat kimse benim tamirci olduğumu bilmiyordu. Bir müşteri geldi. Usta nerede diye sordu. Bende şimdi gelecek sen ayakkabıları bırak dedim. Böylece ilk işimizi aldık. Zamanla herkes benim ayakkabı tamirciliğime alıştı. İyi pençe vururdum. Sonrasında 657 sayılı devlet memurları kanununa tâbi olduk. Koca müftü bana memur ticaret yapamaz, ya müezzinliği ya da ayakkabı tamirciliğini bırak deyince mecburen dükkânı kapatmak zorunda kaldım.

M.KİRENDİBİ –Hocam sizde azim çok başka işler var mı?

Ş.KARASU –Olmaz olur mu? Çalışmak, üretmek benim için vazgeçilmezdi. Bu seferde evin bahçesinde tavukçuluğa başladım. Küçücük bahçede 150 tavuk yetiştirdim. Ben Çerkeş’in ilk fenni tavukçularındanım. Arıcılık yaptım. Dağlı köyüne gider arıcılık yapardım. Buradan sabah namazı çıkar, Dereköy köprüsüne bir vasıtayla gider, oradan da köye yürürdüm.

M.KİRENDİBİ –Hocam daha sonra hâlâ devam etmekte olduğunuz saat tamirciliği başladı. Saat tamirciliği gibi ince bir sanatı nasıl öğrendiniz? Ustalarınız kimlerdi?

Ş.KARASU –Mesleğimiz icabı vakit namazlarından sonra zamanımızın çoğu çarşıda geçerdi. Allah rahmet eylesin Rasim usta isimli bir saatçimiz vardı. Boş zamanlarda yanına gider otururdum. Zamanla dostluğumuz ilerledi. Bana saatçiliği öğretti. O zaman saatler zemberekli, elektronik saatler yok. İş çok olurdu. Usta kanserden ölünce Hüseyin usta saatçi dükkânı açtı. Uzun zaman onun yanında çalıştım. Usta hacca gidince dükkânı ben idare ettim iyice ustalaştım. Şuan eski saatleri tamir edebilecek bölgedeki tek saatçi benim.

M.KİRENDİBİ – Hocam güzel bir söyleyişi oldu. Sizin büyük bir azimle senelerce mesleğinize sımsıkı tutunup bu mesleği bugün dahi hala devam ettiriyor olmanız gençlerimize mutlaka örnek teşkil edecektir. Ben büyük bir zevkle sizi dinledim ve eminim ki bu söyleşiyi okuyanlarda sizin bu hayat hikâyenizden, sözlerinizden önemli dersler çıkaracaklardır. Şimdiden vermiş olduğunuz cevaplar ve değerli vaktinizi ayırdığınız için teşekkür eder hayırlı ömürler diler saygılarımı sunarım. Son soruma gelecek olursak.  Ne zaman emekli oldunuz? Şuanda içinde bulunduğunuz dükkânı ne zaman açtınız? Hâlâ çalışmaya devam ediyorsunuz, gençlere neler tavsiye edersiniz?

Ş.KARASU -1982 yılında emekli olduktan sonra bu dükkânı açtım. O zamandan beri saatçilik yapıyorum. Her gün saat 08:30-09:00 gibi dükkânı açarım. Yaklaşık 38 yıldır bu dükkânda çalışıyorum. 70 yıldır bu çarşıda ömrüm geçti. Gençlere tavsiyem çok çalışsınlar, meslek öğrensinler, hiçbir şey için geç değildir. Doğruluktan, dürüstlükten güzel ahlâktan asla vazgeçmesinler.

Her sabah Besmeleyle açılır dükkânımız.
Hakk’a iman ederiz, Müslümandır şanımız.

Eğrisi varsa bizden, doğrusu elbet sizin.
Hilesi hurdası yok, helalinden malımız.

Müşterilerimiz velinimet, yaranımız yarimiz.
Ziyadesi zarar verir, kanaattir kârımız.

 

2021 yılı ahi Evran yılı olarak ilan edilmesi dolayısı ile Murat kirendibi’nin hafız Şükrü karasu ile yaptığı söyleşiden dolayı Murat Kirendibi 'ne teşekkür ederiz


 


  • Pazar 25.7 ° / 13.6 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • Pazartesi 24.6 ° / 13.2 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • Salı 24.9 ° / 12.2 ° Orta kuvvetli yağmurlu